Bizde üç çocuklu hayat = sürekli aktiflik, hareket, hiç boşluk yok, oturmak yok, her an biri bir şey isteyebilir, gürültülü, nadiren sakin, bol çişli, sürekli yemeli, içmeli ama asla sıkıcı değil. Sahi!, nasıl gidiyor üç çocuklu hayat?
Gürültülü: gerçekten gürültülü, birisi çizgi film izlerken, diğeri tuvaletten “anneeeaaaa bitttiiiii”. En küçük sandalyeyle mutfak tezgahından bir şey almaya çalışırken “alamıyooooooommm ühüüüüü, onu istiyooooommm”, “neyiii” “onu işde onuuuu”. Çamaşır makinasından gelen biiiip sesi, asılacak çamaşırlar, o sırada çalan telefon, gelen mesaj “hangi ekmekten alayım, acele cevap, marketten çıkıyorum” o sırada arkadaşı Vito ile nasıl oynadığını anlatan Akif, ondan bir an gözünü çeksen, sesini daha çok duyurabilmek için ” anneee beni dinlemiyorsuuuunnn” diye hafif kırılganlık, ” hayır yavrum, dinliyorum, babana cevap yazmam gerek” diyen multitasking yeteneğini hayata geçiremeyen ana. Çocuklar yatak odasında yatağın üzerinde zıplarlar o sırada Meryem düşer, ağlar. Yemek masasında sürekli kalkıp oyuna giden sonra yemeği unutan, tam uyku vakti “susadıııııımmm”, ” acıktııııımmm” , “bunu yemiceeemmm” , “ühüüü döküldüüüüü”….
Emek isteyen: Sabahları evden çıkmak, “şapkanı giydin mi?”, “o ayakkabıyı giymiceeeem”, “yavrum geç kalıyoruz hadiii”, “dur bi saniye şu legoyu da takayım” “acıkttııım, çikolatalı ekmek veeerr, yolda yiceem” “bugün beni erken al, yok yok erken alma” ve hazırlanırken her birinin anlatacak birşeylerinin olması. Daha buraya sığmayacak sahneler. Onlar gidince geriye dönüp bakmak istemeyeceğin bir ev ve kavimler göçü gibi mutfak :)).
Heyecanlı: Okula giden kızının ilk günü heyecanlanma, yıl sonu programında şarkı söyleyen oğluna kalbinin erimesi. Her gün okul çıkışı onun sana doğru koşması ve o kavuşma anı, her seferinde ilk karşılaşıyormuş gibi heyecan. Gün boyu gittiği okul gezisinde onunla gurur duyma, ağaca tırmandığına sevinme, desteksiz bisikleti sürebilmelerine sevinme. Minicik kollarıyla sıcacık sarılan tek canlı.
Bazen sinirlendirici: Sürekli aynı tartışmalar. Ayakkabılarını yerine koy, montunu asar mısın, çoraplarını çamaşırlığa, hayır bugün tablet yok. Evet dişini fırçalamalısın, her gün çikolata yenmez, lütfen ablanın çantasını karıştırma, tamam sen de başka bir şeyle oyna, kavga etmek yok, eveeet uyku vaktiii.
Sınır zorlayıcı: “Bugün lego aldın mı anne, hayır almadım, lego alacağım mı dedim ki?” “ühüüüüü legooo”, “Mehmet Saidlere gideliiiiiimm”. Okul çıkışı istisnasız denemeler “markete gidelim, çikolatala alalım”, fasulye var mı, pilav?”, “bu son çizgi film, bundan sonra kapatıyoruz, “tamaaaamm” iki dakika sonra “aaa bu da çok güzel bu da, biz açmadııık kendisi açıldıııı” “sıkıldııııııımmm” “bebeklik fotoğraflarımıza bakalım mıııı, lütfen anne nolur, nolur”, ordan üç numaranın sesi “memeeee, memee”.
Şefkat dolu: Birliktelik, yakınlık, sevgi… daha ne olsun. Birilerinin senin yardımınla, desteğinle hayatta olması. Onlar için güvenli cennet olmak, kurtarıcı, duygularını uçuran. Kolunun yeni işlevlerini keşfetmek; uyku arkadaşı olması gibi. Yeniden canavarların varlığını keşfetme, korkudan banyoya tek başına gidememe. Gözyaşlarının birini silmesi ve seni okşayan birileri. Yeniden çocuk kitaplarında kaybolma fırsatı, yeniden parklarda oynama fırsatı, yeniden bulutlara değercesine salıncakta sallanmak.
Rahatlığı unutma: Özellikle yemek masasında rahatça oturup yemek yiyememe, biri ya erken doyar, ya çişi gelir ya da suyu biter. Hayatınızın en unutulmaz anlarını yaşarsınız eğer üçüyle yalnız yolculuğa çıkmışsanız hele de yurtdışı seyahatinde. Yorgunluktan başınız döner, gözleriniz kendiliğinden kapanır ve birden “anneeeaaaa suuuu”, “anneeeaa ben burda oturmam”, “anneeaaaa acıktıım”. Ve yolculuğun sonunda, tipiniz kaymış bir şekilde birini kanguruya, çantayı elinize diğer ikisini de önünüze katar, inersiniz insanların meraklı bakışları arasında. Eğer olur da üçüyle kuyrukta bekleme gibi bir talihsizliğe düşerseniz, ne yapsanız mübahtır :)) . Uçak için beklerken, en büyük talihsizlik uçağın rötar yapması, beklerken yerlere oturan, hatta yatan sizin çocuklarınızdır, o an ordan bir ses yükselir, ebeveynlik haklarıyla çocuğunu uyaran anne ” yok yavrum yok, sen oturma yere, heryer kirlidir” birden çocukların sana bakar ve kızın sorar “anneeaa yerler kirliymiş” “olsun yavrum, eve gidince değiştiririz”, aldırmıyormuş gibi görünerek uçak göstermeye devam edersin her an “memeee” diye bağıracak çocuğuna. Peki neden yerlerde senin çocukların çünküü, oturacak yer yoktur, bütün göbekli amcalar ya uyumuştur ya da çocuğunuzun sanat yapası gelmiştir. Ha bir de, aynı sanatsal faaliyetlerini uçakta da sergileyen Picassolar, biraz sonra hişşşttci teyzeler tarafından uyarılır.
Pratik ve Zeki yapıcı: Teoride düşünüp yapamadığın bir çok şeyi, zor durumda kalınca kolayca çözüm bulabilme hali. Annelik bizi daha akıllı yapıyormuş, bende çocuk iki yaşına gelene kadar tersi oluyor :)). Çocukların nasıl olduklarını, neye ihtiyaç duyduklarını, her çocuğun ve her ailenin farklı yapıda olduklarını öğretiyor. Her halükarda çocuklu olmak insanı hoşgörülü, pratik, problem çözer ve iki yıldan sonra da zeki yapıyor ;)).
Yorucu: Öğleden sonraları hepsini okuldan toplamak için, evdeki çocuğu hava şartlarına göre giydir, uyuyorsa uyandırmadan bebek arabasına veya kanguruya tak “ayy uyandı, neyse yolda yine uyur”. Beş dakikalık okul yolu ikisini de okuldan al, konuş, yürü, her gördüğün börtüye, böceğe bak beş dakikalık yolu bir saatin sonunda evde bitir.
Mutlu edici: Sık sık şükretme hali, mutluluğu huzur verici. Sebepsiz mutlu olma hali. İnsanın özünü bulma, keşfetme hali. İnsanın özünde mutsuzluğa ve boş durmaya yerin olmadığını anlama hali. Her halde, durumda gülecek bir şeyler bulma, en çok gülen kim olacak yarışında olma hali.
Sabahın nurunu yakalama: Hava daha aydınlanmadan uyanıp, direk ilk gördüğü oyuncağın başına oturma. Uyuyan annenin babanın tepesinde zıplama, üstüne yatma, kulak, kol tutma.
İki çocuklu hayattan daha fazlası: Azı kan yutturur, çoğu kendini güttürür. (orjinali böyle değilmiş ama bizim oralarda böyle, bu anlamda kullanılıyor.) Avusturya’da da “das dritte läuft einfach so mit”, üçüncü sizinle gider. Evet bazen üçüncünün varlığı hissedilmese de üç farklı karakter, üç farklı ihtiyaç, zaman, sabır ve tuvalet sırası bekleyen üç küçük insan. İkiden üçe atlamak benim için yorucu oldu, belki yalnız olmamın da etkisi büyük olabilir. Sarsıldım.
Sorumluluk sahibi yapıcı: Çocuklardan önce bu kadar işi bir güne sığdırabileceğim bu kadar çok işe yetişmeye çalışacağım aklımın ucundan geçmezdi. Tek çocukluyken iki çocukla yapamam dediğim şeyleri, üçüyle yapabilmek… Fakat insan sorumlulukları ile büyüyormuş, çocuk insanı büyütüyormuş.
Şükür vesilesi: Sıcak bir yuva için, sağlık için, arkadaşlar, anneanne, dede, çocuklarla oynayan dayılar, sevgisini hissettiren teyze, amca, hala için. Yolculuğuna eşlik eden eş için. Herkese yüklediği anlam için, elinde tuttuğu kitabı dedesinin kucağına oturup okutturduğu için.
Merhamet kaynağı: Duygusal videolara artık dayanamama, savaştaki çocukları, anneleri düşünme, haberlere bakamama, ağlayan bir çocuğa nedenini sorma. İki, üç çocuğuyla savaştan kaçıp yollarda olan insanları düşünme, vicdan azabı çekme. Ebeveynlik insanın empati yeteneğini geliştiriyor. Bazen de çaresiz hissettiriyor.
Eğlenceli: Çocuklarla hayat inanılmaz eğlenceli, keşfedici, geliştirici. Onlarla ormanda yürümek, gördüğün her yeniliğe, börtü böceğe şaşırmak, yollardan taş toplamak, eve kucak kucak ağaç parçaları taşımak, kirlenmek ve buna aldırmamak, yağmur suyunda zıplamak. Bir eşyayı amacı dışında binbir çeşit kullanmak.
Çocuklar hayattan hep daha fazlası, herşeyden çok fazla. Daha çok sevinç, daha çok ağlama, daha çok gülme, daha çok hayal ve şaşırtıcı fikirler. Hayatımızdaki en büyük varlık onlar. Onlar hayatın gerçekleri. Onlar hayatın taa kendisi- vahşi, renkli, heyecanlı, yorucu, güneşli, zor, kolay, sürekli meşgul ve asla sıkıcı değiller.
Son yorumlar