Mathias Voelchert’den okur mektuplarına cevap
Çeviri: Hadiye Yıldızer Içyer
Sevgili anneler, sevgili babalar,
Dün bir anne bana okul için 38 sayfa ödev kağıtları aldığını yazdı. Bir anne 6 yaşındaki (1. sınıfa giden) oğlunun evde ne kadar ders çalışması gerektiği konusunda eşiyle kavga ettiklerini yazdı. Baba çocuğunun düzenli bir şekilde ders çalışması fikrindeyken, anne bunun çokta önemli olmadığını söylüyormuş.
Evet, dar, sınırlı hayat yaşamak sinir bozucu olabilir. Çocuklar her zaman -sadece bu zamanda değil- ebeveynlerinin birbirleri aralarındaki ruh hallerine tepki gösterirler.
Size destek olmak istiyorum: Çocuklarınızın okulla ilgili önemli şeyleri kaçıracağı konusunda endişelenmemenizi tavsiye ederim. 10/20 yıl içinde hiç kimse hangi ödevin yapılması gerektiğini hatırlamayacaktır. Fakat çocuklarınız babalarının onlara okuduğu harika bir kitabı, ailecek oynanan masa ve kart oyunlarını asla unutmayacaklardır.
Sinirlerimizin son aşamasına geldiğimiz için onlara bağırdıklarımızı ve bir şeyleri kaçırmalarından korktuğumuz için derslere çalışmaları gerektiği konusunda zorlayıcı olduğumuz durumları çok iyi hatırlayacaklardır. Biz ebeveynler öğretmen değiliz, ve bizim ailede zorunlu eğitim yok. Çocuklarımızın üzerindeki baskıyı kaldırırsak, kendiliklerinden okul için bir şeyler yapacaklardır. Ne kadar güzel!
Şu an bütün çocuklar ders içeriklerini kaçırıyorlar, ve ilerde hep birlikte bunun kötü bir şey olmadığını göreceğiz. Daha önemli olan birlik olmaya çalışmak, birbirine destek olmak ve yardıma ihtiyacı olanlara yardım etmek ve ev içi şiddetten kaçınmak. Çocuklarınız, hangi öğrencinin nerede eksiği olduğunu anlayacak ona göre ders içeriği oluşturacak nitelikte harika öğretmenlere sahipler.
Evde okul sistemi olması çok önemli değil, bu nedenle çocuğunuzu zorlamayın. Büyükler olarak korkularımızı yenmeyi ve değişen ruh hallerimizle başa çıkmayı öğrenmemiz gerek.
Şu anda nasıl olduğunuz hakkında duygularınız üzerinde konuşun (önce yetişkinler kendi duygularını anlatsınlar), şu anda severek ne yapmak istediğinizi anlatın (ne yapmanız gerektiğini değil), nelerden nefret ediyorsunuz, size zor gelen şeyler neler, içinde bulunduğumuz durumdan kurtulduğumuzda ileriye yönelik ne yapak istediğinizi konuşun, bu sıkıntılı zamanlar sana ne öğretiyor, anne olarak, baba olarak, çocuk olarak yeni başlayacak bir döneme nasıl katkıların olacak? bu konular hakkında çocuğunuzla konuşun. Bugünden itibaren dünyayı -hepimiz için- daha iyi yaşanılacak bir yer haline nasıl getirebiliriz. Biliyoruz ki biz bunu yapabiliriz.
Hepinize selamlar ve sağlıklı günler…
Mathias Voelchert&familylab ekibi
Almanca orjinal hali: https://www.facebook.com/notes/familylabde/eltern-sein-in-besonderen-zeiten-von-mathias-voelchert/2864098910310851/
Türkiye’de ev okulu uygulayan bir annenin tecrübeleri ve Korona dönemine dair tavsiyeleri:
“Selamün aleyküm Hadiye hanım, instagramdan takipçinizim. “Okulsuzluk dönemindeki tecrübelerinizi bana yazabilirsiniz” çagrınıza tepkisiz kalamadım ve nihayet yazmaya başlayabildim. Ben ……, ilahiyat son sınıfta bir deli cesareti ile evlenen, ertesi yıl okulu bitirmek yerine anne olmayı isteyen, rabbimin lütfu olan evladımı kucağıma aldığımda herkesin en merak ettiği konu “okulu da bitiremez acaba bıraktı mı?” sorusu olan birisi. Oğlum yürümeye başladığında birlikte gittik okula, ama bir ara verip epey de soğumuştum derslerden. Derken son bir ders kalmıştı mezun olmama. O yıla özel verilen bir hak ile derslerle birlikte formasyon almaya başladım. Eşim askerdeydi ve ailemin yanında kalıyordum. gece 2 de uyanıp hazırlanıyor, 3 otobüsüne binip sabah 8 dersine yetişiyor, akşam ders bitiminde de koşa koşa terminale gidip bulabildiğim otobüse binip eve dönüyordum. çok yoruluyordum ama öğrendiklerim, oğlumda farkedebildiğim, yaşamıma etki eden bilgiler edindikçe zihnim açılıyor, hayatım anlamlanıyor, oğlumla iletişimim kuvvetleniyordu. Formasyon derslerinden birinde hocamızın okul sistemini eleştirmemize vesile olması ile okulsuzluk fikri oluşmaya başladı zihnimde.
Okulu bitirmek için gittiğim stajda oğluma bazen eşim baktı, bazen görümcem, çoğu zaman da benimle birlikte geldi okula. O dönemde birkaç saatlik de olsa oğlumu bırakabileceğim kreş araştırdım ve gördüm ki bu kurumlar sadece ticarethane. Öğrencilerin duygusu, ihtiyacı ne hiç önemsemiyorlar. Sadece sorun çıkarmasın, sürüye uysun yeter. Oysa ki zihnini kullanabilen bir nesil için sormak/sorgulamak ne kadar önemli. Bundan dolayı güvenemedim hiçbir kuruma. Ve şükür ki hep yanımdaydı oğlum. Aradan yıllar geçti, şu an 5 yaşında, okula gitmediğini duyan herkes şaşırıyor. Sebebini anlamayıp beni cahillikle suçlayanlar da çok fazla. Neyse ki başkalarının hakkımdaki fikirlerini önemsemeyecek kadar büyüdüm 🙂 .
Corona virüsü sebebiyle ilk kez çocuğumla başbaşa kalıyor değilim. Bundan dolayı “ne yapacağım şimdi” demedim. Zaten yapmakta olduğumuz şeyi yapmaya devam ediyoruz oğlumla. Evde ona alan açtığımda epey rahatladık ikimiz de. Merak ettiği şeyleri denemesi için teşvik ettim, deney sonunda tekrar ev temizliği yapmam gerekse bile. Temizliğe onu da dahil ettim, yaptığım her işe de tabii. Evet çocukları işe dahil etmek işin uzamasını sağlıyor, ve muhtemelen etraf da epey kirleniyor. Ama bunu şu an bizimle yapmayacaksa ne zaman yapacak? Ne zaman hayata dahil olup kirlettiği yeri temizlemenin sorumluluğunu üstlenebilecek?
Bir de şu etkinlik meselesi var. Acemi annelik zamanında birkaç denemem oldu ama oğlum yönergelere uymak değil, kendi istediğini yapmak konusunda ısrarcı olunca onu da kendimi de rahat bıraktım 🙂 ve bir daha da bulaşmadım. Mesela bu sabah tezgahın üzerinde duran, kek için kabuğunu rendelediğim portakalı görünce, uzay aracı olarak kullandığı dübeli getirip “anne şimdi bu lego adamlar güneşi incelemek için uzay mekiği fırlatıyorlar…” diyerek senaryoyu yazmaya başladı ve dübeli portakala sapladı. İşte gayet doğal, hayal ürünü bir etkinlik. Corona’dan önce her gün mutlaka dışarı çıkardık, dışarıda bulduğu materyallerle (evet eve alınca sirkeli su ile temizliyoruz 🙂 ) evde oyun kurar, icatlar yapar. Bence en verimli, faydalı ve fonksiyonel etkinlikler bunlar.
Tabi ki dışarı hiç çıkmadan yaşamak zor. Ama bu zorluğa odaklanmak çare değil. Hele ki tek balkonu da depo olarak kullanılan 85 metrekare bir evde, enerjisi tavan bir çocukla. Ama şükür ki her sesten rahatsız huysuz ve yaşlı alt komşumuz Almanya’da, seyahat engeline takıldı 🙂 her gün pencereden dışarıyı seyredip bazen arabaları sayıyoruz, bazen araba modelleri hakkında konuşuyoruz, bazen de ağaçlardaki kuş yuvalarını ve yumurtalarını dürbünle inceliyoruz. Corona günlükleri hakkında yazacaklarım bu kadar, ama size paylaşımlarınız için de teşekkür etmeden yazımı bitirmem istemem Hadiye hanım. Annelere yalnız olmadıklarını hissettiren paylaşımlarınız için minnet duyuyorum. Çok sevgiler, Allaha emanet olun”.
1 Comment
Add Yours →Merhaba Hadiye Hanım
Ben de instagramdan sessiz takipcilerinizdenim. Paylaşımlarınız çok güzel. Size gıpta ile bakıyorum. Çocuklarda ekran kısıtlamasına nasıl gidebiliriz. 5 yaşındaki oğlum ekran olmadan yemek yemiyor ve neredeyse oyuncakları ile bile oynamıyor. Ya da her şeyi bizimle yapmak istiyor
Mesela boyama yapacaksa beraber yapalım,oyun oynayacaksa beraber oynayalım vb. Bu da haliyle biraz bunaltıcı oluyor. Bu konu hakkında ne düşünüyorsunuz. Sevgiyle kalın