Korona ile ilgili haberleri ilk duyduğumdan itibaren İnstagram hikayelerimde yazdıklarımı günlük olarak burada bir araya getirmeye karar verdim. Hikayelerde yazdıklarıma dönüp baktığımda, gün gün değişimi görmek ve hayatın birden nasıl da değişebileceğini anlamak açısından böyle bir günlük faydalı olacaktır.
Korona diye bir virüsten dolayı Çin halkının sokaklara çıkmadıklarını ilk defa Ocak ayının başlarında haberlerde duyduğumda tepkim “aman Allahım nasıl olur, nasıl hiç dışarı çıkmadan dururlar, ya çocuklar o yüksek yüksek binalarda hapis gibi nasıl vakit geçirirler” diye düşünmüştüm. Burada böyle bir şey olmaz, yaşanmaz diye bu durumu aklıma dahi getirmemeye çalışmıştım. Sonra günler, aylar geçti yavaş yavaş Viyana haberlerinde korona hakkında yazılar görmeye başladık. İlk İtalya hakkında haberler duymaya başladık. Çok fazla haber okumayan, izlemeyen biri olarak durumun ciddiyetini marketteki makarnaların bitmesinden ve market görevlilerinin “mal yetiştiremiyoruz raflara” diye konuşmalarından anlayıp normal alışverişimi yaparak eve gelip haberleri okumaya başladım. Ve benim için bu süreç böylece başlamış oldu.
Meselenin ciddileşmesi. Olası durumlar hakkında okullarda dağıtılan bilgilendirme kağıtları.
Tüm bu haberlere rağmen umutla baharı beklerken, topladığımız papatya ve çeşitli yapraklarla bir bahar ağacı çalışmamız.
Meselenin ciddiyeti metrolarda, kalabalık yerlerde ortaya çıkıyor. Herkes İtalyanın durumundan bahsediyor. Ortalıkta maskeli Asya insanlarını daha sık görmeye başladık. Bir taraftan da Yunanistanda Avrupaya gelmeye çalışan Suriyeliler meselesi var. Avrupa insanı ortalıkta mülteci görünce kaşları çatıyor, maskeli Asyalı görünce de uzak durmaya çalışıyor.
Yukarıdaki paylaşımların ardından, yapılan açıklamalar doğrultusunda yanımızda ellerimizi dezenfekte edecek malzemeler taşımaya başladık. Metroda, kalabalık ortamlarda daha dikkatli olmaya başladık. Viyanada kozmetik ürünleri satan mağazalarda dezenfektanların bittiğini, tamamının halk tarafından satın alındığını sosyal medyada paylaşılan fotoğraflardan ve haberlerden öğrendik. Benim de aklıma kolonya satın almak geldi. Etrafta karşılaştığımız tüm Türklerin ellerinde kolonya şişeleri görmeye başladık. Genelde bayramlarda kullandığımız kolonyanın kullanım amacını ve değerini daha iyi anladık.
Her şeyden habersiz çocukları yine okula göndermeye ve baharın gelişini heyecanla beklemeye devam ederken…
Gün geçtikçe konuyla ilgili haberlerin artması. Olası bir durumda karantina olabileceği ile ilgili haberleri okuduktan sonra, çocukları okuldan almak için dışarı çıktığımda ve bu çıkışlarımın son özgür çıkışlar olduğundan habersiz anın, kuşların ve uzaklardan gelen bahar kokusunun tadını çıkarmaya çalışırken bir taraftan da duygularımı Instagram hikayelerinde paylaşmaya devam ediyordum.
Ve 8 Mart pazar günü son kez ailecek özgürce dışarıda gezdiğimiz ve Viyana Ulusal kütüphanesinin Kadınlar günü adına düzenlediği programa katılışımız. Ortam oldukça kalabalıktı. Aklımda virüs haberleri dolaşırken o kalabalık ortamda dolaşmaya, kütüphaneyi gezmeye devam ettik.
Viyanayı, meydanlarını dolu dolu gördüğümüz son hafta sonu. Hepimiz çılgınca ortalıklarda gezerken.
Hayat normal seyrinde akarken…
Bir hafta içerisindeki değişiklikler ve haftanın son günü gelişen olaylar. Okulların Paskalya tatiline kadar kapalı olacağı, evden çalışma imkanı olanların evden çalışması gerektiği ve dışarı çıkmayla ilgili belirli kısıtlamaların geleceği haberleri üzerine bir anda değişen hayatımız ve gündemimiz. Homeoffice ve Homeschool kavramlarının hayatımıza girişi.
İtalya’da tıp okuyan Kıbrıslı bir gencin diğer ülkelerin de İtalya gibi olmamaları için nelere dikkat etmeleri gerektiğini anlattığı videosu herkes tarafından çok beğenildi ve çokça paylaşıldı.
Haberlerden kafamızı kaldırdığımız anlarda dışarının güzelliğine hayran olurken.
Okulların iki hafta süreyle kapatılması üzerine çocuklarla evde ne yapacağız telaşıyla, sağda solda ne kadar oyun, aktivite varsa ortaya çıkarmaya çalıştığımız dönem. Sanki her günün her saati böyle geçecekmiş gibi.
Eğitimle ilgili açıklamalar, öğrencilerin evlerde öğrenimlerine nasıl devam etmeleri konusunda açıklamalar yapılmaya başlandı. Tv kanalları eğitim içerikli yayınlar yapacaklarını, bir çok sayfa online ücretsiz eğitime geçtiklerini duyurmaya başladılar. Bir taraftan virüsün can aldığı haberlerini okurken bir taraftan da ücretsiz açılan sayfalara, müzelere bakmaya başladık. Her birimiz laptop, tablet, çoğunlukla telefon başında kablolara bağlı bir şekilde günümüzü geçirmeye başladık.
Haberlerde dışarıya çıkmayla ilgili belirli kısıtlamaların olacağı hakkında konuşurken Avusturya Başbakanı marketlerin durumu.
Hangimizin erzağı sonsuza kadar yetecek ki? O panikle korkuyla market raflarını boşalttığımız gün. O sırada evde soğanın bitmiş olması ve markette soğan bulamayışımız. Modern, medeni kent insanının birden nasılda farklı bir varlığa dönüşebileceğini düşünmeye başlamamız. Birden yabancı bir ülkede yaşadığım için yaşamımıza dair güvenlik korkumuz.
Marketlerin boşaltılması üzerine oluşan o panik, güvenlik korkusuyla her zaman olduğu gibi Yaradana, varlığın sahibine sığınma hissi. Cömertçe gözlerimizin önüne serilen doğa.
O ana kadar okumadığım haberleri dibine kadar okumaya, Dünyanın neresinde ne oluyor diye Instagram, Twitter, Facebook ve güncel gazeteler, videolar arasında geçirdiğim saatler.
Her yerde el yıkamanın önemi üzerine yazılar, videolar paylaşılmaya başlanıldı. Çocuklara neden ellerimizi yıkamalıyız, mikroplar nasıl yok olur konularını anlatmak için karabiberli videonun en önemli gündemimiz haline gelişi.
Ve el yıkamanın önemine binaen yazıların, videoların paylaşılmaya devam edilmesi.
Son yorumlar